You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur.

Ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur.

General
Ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur.
Bir adam , Afrika'da yürürken arkasından bir aslanın koştuğunu görür. Hızla kaçarken tam önünde bir kuyu görür ve hızla kuyuya iner. İpe sarılıp kuyuya inerken.. Alt tarafta büyük bir yılan görür.
Yılan hızla buna doğru yükselirken .. Ne yapacağım der.
Üstte aslan altta yılan. O sırada iki tane fare biri beyaz diğeri siyah ipi kemirmeye başlar. Her yerden başı belada iken bir anda bir yüzünde ıslak bir şey hisseder. Bir arı bir damla bak yüzüne bırakır ve balın tadı damağında iken....UYANIR.

OH BE RÜYA İMİŞ .. der. Bir seyyide anlatır. Rüyamın yorumu ne diye? Anlamadın mı der gülerek? Peşinden koşan aslan ölüm meleğidir. İçinde yılan bulunan kuyu senin mezarındır.
Sarıldığın ip senin hayatındır. Beyaz ve siyah fare gece ile gündüzdür ömrünü kemirirler. Peki ya o bal nedir dersen ?
Dünyanın geçici lezzetidir, Ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur...
Bunu ilk beğenen sen ol.
-İKRA-
RE: Ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur.
Güzel paylaşım gerçekten, teşekkürler.
Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed
Bunu ilk beğenen sen ol.
Profesör
RE: Ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur.
Allah razı olsun.
Bu hikaye üstad bediüzzamanın sözler eserindeki 8.sözde anlattığı temsili hikayeciğe benziyor;

Okunması tavsiye edilir
Eski zamanda, iki kardeş, uzun bir seyahate beraber gidiyorlar. Git gide, tâ yol ikileşti. O iki yol başında ciddî bir adamı gördüler. Ondan sordular:
"Hangi yol iyidir?"
O dahi onlara dedi ki:
"Sağ yolda, kanun ve nizâma tebâiyet mecburiyeti vardır. Fakat o külfet içinde bir emniyet ve saadet vardır. Sol yolda ise, serbestiyet ve hürriyet vardır. Fakat o serbestiyet içinde bir tehlike ve şekâvet vardır. Şimdi intihabdaki ihtiyar sizdedir."

Bunu dinledikten sonra güzel huylu kardeş sağ yola [Resim: b490.gif] deyip gitti. Ve nizam ve intizama tebâiyeti kabul etti. Ahlâksız ve serseri olan diğer kardeş, sırf serbestlik için sol yolu tercih etti. Zâhiren hafif, mânen ağır vaziyette giden bu adamı hayalen takip ediyoruz:
İşte bu adam, dereden tepeden aşıp, git gide, tâ hâlî bir sahrâya girdi. Birden müthiş bir sadâ işitti. Baktı ki, dehşetli bir aslan, meşelikten çıkıp ona hücum ediyor. O da kaçtı. Tâ altmış arşın derinliğinde susuz bir kuyuya rast geldi. Korkusundan kendini içine attı. Yarısına kadar düşüp, elleri bir ağaca rast geldi, yapıştı. Kuyunun duvarında göğermiş olan o ağacın iki kökü var. İki fare, biri beyaz biri siyah, o iki köke musallat olup kesiyorlar. Yukarıya baktı, gördü ki, aslan nöbetçi gibi kuyunun başında bekliyor. Aşağıya baktı, gördü ki, dehşetli bir ejderha içindedir. Başını kaldırmış, otuz arşın yukarıdaki ayağına takarrüb etmiş. Ağzı, kuyu ağzı gibi geniştir. Kuyunun duvarına baktı, gördü ki, ısırıcı, muzır haşerât etrafını almışlar. Ağacın başına baktı, gördü ki, bir incir ağacıdır. Fakat hârika olarak, muhtelif, çok ağaçların meyveleri, cevizden nara kadar başında yemişler var.
İşte, şu adam, sû-i fehminden, akılsızlığından anlamıyor ki, bu âdi bir iş değildir. Bu işler tesadüfî olamaz. Bu acîb işler içinde garip esrar var. Ve pek büyük bir işlettirici var olduğunu intikal etmedi. Şimdi bunun kalbi ve ruh ve aklı, şu elîm vaziyetten gizli feryat ve figân ettikleri halde; nefs-i emmâresi, güyâ birşey yokmuş gibi tecâhül edip, ruh ve kalbin ağlamasından kulağını kapayıp, kendi kendini aldatarak, bir bahçede bulunuyor gibi o ağacın meyvelerini yemeye başladı. Halbuki, o meyvelerin bir kısmı zehirli ve muzır idi.

Bir hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hak buyurmuş: [Resim: b491.gif] Yani, "Kulum Beni nasıl tanırsa, onunla öyle muâmele ederim." İşte bu bedbaht adam, sû-i zan ile ve akılsızlığı ile, gördüğünü âdi ve ayn-ı hakikat telâkkî etti. Ve öyle de muâmele gördü. Ve görüyor. Ve görecek. Ne ölüyor ki kurtulsun, ne de yaşıyor; böylece azab çekiyor. Biz de, şu meş'umu, bu azabda bırakıp döneceğiz. Tâ öteki kardeşin halini anlayacağız.
İşte şu mübârek akıllı zât gidiyor. Fakat birâderi gibi sıkıntı çekmiyor. Çünkü güzel ahlâklı olduğundan güzel şeyleri düşünür, güzel hülyâlar eder. Kendi kendine ünsiyet eder. Hem, birâderi gibi zahmet ve meşakkat çekmiyor. Çünkü nizâmı bilir, tebâiyet eder. Teshîlât görür. Asâyiş ve emniyet içinde serbest gidiyor.
İşte bir bahçeye rast geldi; içinde hem güzel çiçek ve meyveler var, hem bakılmadığı için murdar şeyler de bulunuyor. Kardeşi dahi böyle birisine girmişti. Fakat murdar şeylere dikkat edip meşgul olmuş, midesini bulandırmış, hiç istirahat etmeden çıkıp gitmişti. Bu zât ise, "Herşeyin iyisine bak" kaidesiyle amel edip, murdar şeylere hiç bakmadı. İyi şeylerden iyi istifade etti. Güzelce istirahat ederek çıkıp gidiyor.
İşte bir bahçeye rast geldi; içinde hem güzel çiçek ve meyveler var, hem bakılmadığı için murdar şeyler de bulunuyor. Kardeşi dahi böyle birisine girmişti. Fakat murdar şeylere dikkat edip meşgul olmuş, midesini bulandırmış, hiç istirahat etmeden çıkıp gitmişti. Bu zât ise, "Herşeyin iyisine bak" kaidesiyle amel edip, murdar şeylere hiç bakmadı. İyi şeylerden iyi istifade etti. Güzelce istirahat ederek çıkıp gidiyor.
Sonra, git gide, bu dahi evvelki birâderi gibi bir sahrâ-i azîmeye girdi. Birden hücum eden bir aslanın sesini işitti, korktu. Fakat birâderi kadar korkmadı. Çünkü, hüsn-ü zannıyla ve güzel fikriyle, "Şu sahrânın bir hâkimi var. Ve bu aslan, o hâkimin taht-ı emrinde bir hizmetkâr olması ihtimâli var" diye düşünüp, teselli buldu. Fakat yine kaçtı. Tâ altmış arşın derinliğinde bir susuz kuyuya rast geldi; kendini içine attı. Birâderi gibi, ortasında bir ağaca eli yapıştı. Havada muallâk kaldı. Baktı; iki hayvan, o ağacın iki kökünü kesiyorlar. Yukarıya baktı, aslan; aşağıya baktı, bir ejderha gördü. Aynı kardeşi gibi, bir acîb vaziyet gördü. Bu dahi tedehhüş etti. Fakat kardeşinin dehşetinden bin derece hafif. Çünkü güzel ahlâkı ona güzel fikir vermiş. Ve güzel fikir ise, ona her şeyin güzel cihetini gösteriyor. İşte bu sebepten şöyle düşündü ki:
"Bu acîb işler birbiriyle alâkadardır. Hem, bir emir ile hareket ederler gibi görünüyor. Öyle ise, bu işlerde bir tılsım vardır. Evet, bunlar bir gizli hâkimin emriyle dönerler. Öyle ise, ben yalnız değilim. O gizli hâkim bana bakıyor, beni tecrübe ediyor, bir maksad için beni bir yere sevk edip dâvet ediyor."
Şu tatlı korku ve güzel fikirden bir merak neş'et eder ki: "Acaba, beni tecrübe edip, kendini bana tanıttırmak isteyen ve bu acîb yol ile bir maksada sevk eden kimdir?"
Sonra tanımak merakından tılsım sahibinin muhabbeti neş'et etti. Ve şu muhabbetten tılsımı açmak arzusu neş'et etti. Ve o arzudan tılsım sahibini râzı edecek ve hoşuna gidecek bir güzel vaziyet almak irâdesi neş'et etti.
Sonra ağacın başına baktı, gördü ki, incir ağacıdır. Fakat, başında binlerle ağacın meyveleri vardır. O vakit bütün bütün korkusu gitti. Çünkü, katî anladı ki, bu incir ağacı bir listedir, bir fihristedir, bir sergidir. O mahfî hâkim, bağ ve bostanındaki meyvelerin numunelerini bir tılsım ve bir mucize ile o ağaca takmış ve kendi misafirlerine ihzâr ettiği et'imeye birer işaret sûretinde o ağacı tezyin etmiş olmalı. Yoksa, bir tek ağaç, binler ağaçların meyvelerini vermez.
Sonra niyaza başladı. Tâ, tılsımın anahtarı ona ilham oldu. Bağırdı ki:
"Ey bu yerlerin Hâkimi! Senin bahtına düştüm. Sana dehâlet ediyorum ve sana hizmetkârım ve senin rızânı istiyorum ve seni arıyorum."
Ve bu niyazdan sonra birden kuyunun duvarı yarılıp şâhâne, nezîh ve güzel bir bahçeye bir kapı açıldı. Belki ejderha ağzı o kapıya inkılâb etti. Ve aslan ve ejderha iki hizmetkâr sûretini giydiler. Ve onu içeriye dâvet ediyorlar. Hattâ, o aslan, kendisine musahhar bir at şekline girdi.

...
Geldi üzerime üç keder bir anda,
Yalnızlık,esaret ve sevgilinin hasreti,
Yalnızlığın ve esaretin çaresi var,
Ama sevgilinin hasreti,
Sevgilinin hasreti..
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.