Konuyla ilgili hadîsler:
Ebu Hüreyre (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:
"Resülüllah (a.s.) Efendimiz namaza kalktığı zaman ellerini kaldırıp uzatırdı."[39]
Vâil b. Hücür (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz tekbîrle birlikte ellerini kaldırırdı."[40]
İbn Ömer (r.a.)'dan yapılan rivayette, demiştir ki:
"Peygamber (a.s.) Efendimiz namaza kalktığı zaman ellerini omuz seviyesini buluncaya kadar kaldırdıktan sonra tekbîr getirirdi. Rüku'a eğilmek istediğinde yine ellerini aynı şekilde kaldırır ve rüku'dan başını kaldırdığı zaman yine ellerini aynı şekilde kaldırır ve semi’allahu limen hamidehü Rebbenâ leke'I-hamd derdi."[41]
Buharî'de aynı rivayet aynı lâfızla yapıldıktan sonra şu ilâveye yer verilmiştir:
"Secdeye gidince ve secdelerden başını kaldırınca öyle yapmazdı, yani ellerini kaldırmazdı." Müslim'de ise hadîsin son kısmında şu ilâveye yer verilmiştir.
"Secdelerden başını kaldırınca artık öyle yapmazdı..."
Nâfi'den yapılan rivayette, demiştir ki: İbn Ömer (r.a.) namaza girdiği zaman tekbîr getirip ellerini kaldırır, rûku'a gidince yine ellerini kaldırırdı. Semi'allahu limen hamidehü deyince yine ellerini kaldırır ve iki rekât kılıp kalkınca yine ellerini kaldırır ve İbn Ömer (r.a.), bu el kaldırmayı Peygamber (a.s.) Efendimiz'e kadar ref'eder, yani Resûlüllah'ın da öyle yaptığını söylerdi.[42]
Ali b. Ebî Tâlib (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz farz namaza kalkınca tekbîr getirip ellerini omuz hizasına kadar kaldırırdı; kıraatini yerine getirdikten sonra da öyle yapardı; rüku'a gitmek istediğinde ve rüku'dan kalktığında yine öyle yapardı. Oturduğu zaman böyle bir şey yapmazdı, iki secdeden kalktığı zaman yine ellerini kaldırıp tekbîr getirirdi."[43]
Ebu Kalâbe'den yapılan rivayete göre, o, Mâlik b. Huveyris'i (r.a.) namaz kılarken şöyle yaptığını görmüştü: Namaz kılarken tekbir getirip ellerini kaldırıyordu. Rüku'a gitmek istediğinde de ellerini kaldırıyordu. Başını rüku'dan kaldırınca yine ellerini kaldırıyordu.[44]
Diğer bir rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in namazda şöyle yaptığı belirtilmiştir:
"Tekbîr getirdiği zaman ellerini kulak yumuşakları hizasına kadar kaldırırdı. Rüku'a gittiğinde yine ellerini kulak yumuşaklarına kadar kaldırırdı. Rüku'dan kalkıp semi'allahu limen hamidehü deyince yine ellerini aynı şekilde kaldırırdı."[45]
Ebû Humayd es-Sâidî'den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir: Aralarında Ebû Katade'nin de bulunduğu 10 sahabiyle beraber birarada idik. Onlara:
"Ben, Resûlüllah'ı (a.s.) nasıl namaz kıldığı hususunda sizden daha bilgiliyimdir," dedim. Diğerleri ise, "Sen bizden önce Resûlüllah'ın sohbetinde bulunmuş değilsin ve bizden daha çok da Resûlüllah (a.s.) Efendimize gidip gelen değilsin", diye itirazda bulunduklarında, cevap olarak şöyle dedim:
"Hayır, Onun namazını sizden daha iyi bilirim" diye tekrarladım. Onlar da,
"Öyle ise bize anlat bakalım", diye teklifte bulundular. Bunun üzerine şöyle söze başladım: "Resûlüllah (a.s.) Efendimiz namaza kalktığında belini iyice doğrultup ellerini omuz hizasına kadar kaldırırdı; sonra rüku'a varmak istediği zaman tekbir getirip ellerini omuz seviyesine kadar kaldırırdı. Sonra da Allahu Ekber der ve rüku'a varırdı, sonra rüku'da itidal üzere durup başını ne yukarı kaldırır, ne de aşağı indirirdi, ellerini de iki dizi üzerine koyardı. Sonra Semi'allahu limen hamidehü der ve ellerini kaldırırdı, itidala riâyet eder, her kemik yerini alacak şekilde doğrulurdu, sonra eğilip secdeye varırdı. Sonra Allahu Ekber der, ayağını yanlamasına yere yatırıp üzerinde oturur, sonra her kemik yerini alıncaya kadar durur, sonra kalkıp birinci rekâttekileri aynen ikinci rekâtte yapar, tâki iki secdeden kalktığında tekbir getirip ellerini omuzları seviyesine kaldırır, tıpkı namaza başlarken tekbir getirdiğinde yaptığı gibi. Sonra son rekâtı de öyle yapar, böylece namaz tamamlanırdı, ancak teşehhütte sol ayağını geriye çekip sol kalçası üzerine oturur, sonra da selâm verirdi."
Beni dinleyen dokuz sahabi,
"Doğru söyledin, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz öyle yapardı."[46]
Hadîs ve rivayetlerden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Namaza durup tekbîr getirirken elleri kaldırmak ya vâcib, da sünnettir.
2- Namazda tekbîr getirirken elleri omuz seviyesine kadar kaldırmak ya vâcib ya da sünnettir.
3- Rüku'a varılacağı zaman tekbîr getirilirken yine elleri omuz hizasına kadar kaldırmak sünnet veya müstehabdır.
4- Rükü'dan kalkıldığında yine tekbir getirilir ve elleri omuz hizasına kadar kaldırmak sünnet veya müstehabdır. İki secdeden kalktığında yine tekbîr getirip elleri omuz hizasına kadar kaldırmak sünnet veya müstehabdır.
5- Namaza giriş tekbiri getirirken, rüku'a varmak için tekbîr getirirken ve rükü'dan kalkıldığında tekbîr getirilirken elleri kulak yumuşaklarına kadar kaldırmak sünnet veya müstehabdır.
6- Rüku' ve secdelerde, secdeler arasında, ayakta durulduğunda ta'dîl-i ekâna rivayet etmek vâcib veya sünnettir.
7- Son oturuşta teverrük etmek, sağ ayağı dikip solayağı az geri çekip sol kalça üzerine oturmak sünnet veya müstehabdır.
Hadislerin ışığında müctehit imamların görüş, tesbit, istidlal ve ictihatları:
a) Hanefilere göre:
Namazın sünnetlerinden biri de, "tahrîm tekbir"i getirirken elleri kaldırmaktır. Bunun seviyesi, kulak yumuşakları hizasına kadar yükseltmektir. Aynı şekilde bayram ve kunut tekbirlerinde de elleri kaldırmak sünnettir. Bunu terketmeyi itiyat haline getiren günakâr olur. Muhtar olan görüş de budur. Ellerini belirtilen hizaya kadar kaldırmaktan âciz olanlar, kudretleri nisbetinde kaldırırlar, bunda bir sakınca yoktur; zira ortada özür söz konusudur.
Henefîler, İmam Şafiî'nin İbn Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiği şu hadisin özür haline hamledileceğini söylemişlerdir:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimizi namaza başlarken tekbîr getirerek ellerini omuzları seviyesine kadar yükselttiğini gördüm."[47]
b) Şâfiîlere göre:
İmam Şafiî'nin Salim b. Abdullah'dan, onun da babasından yaptığı rivayete göre, demiştir ki: "Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'i, namaza başlarken tekbîr getirdiği zaman iki elini omuzları hizasına kadar kaldırdığını, rüku'a gitmek istediğinde, başını rükü'dan kaldırdığında da ellerini omuz hizasına kadar kaldırdığını gördüm." Resûlüllah (a.s.) Efendimîz'in hemen her namazda böyle yaptığını ashabdan 12 kişi rivayet etmiştir; ayrıca İbn Ömer (r.a.) dan da bu anlam ve hükümde sahîh rivayet yapılmıştır..
İmam Şafii diyor ki:
"İşte biz bu rivayetlere dayanarak imam olsun, me'mum olsun, münferit olsun, cemaat halinde bulunsun, kadın veya erkek olsun her namaz kılana, namaza başlarken, tekbîr getirip rüku'a giderken, rükü'dan başını kaldırırken ellerini omuzları hizasına kadar kaldırmasını emrediyoruz."[48]
c) Hanbelîlere göre:
Namaza başlarkan iftitah tekbirinde, rüku'a gidilmek istediğinde ve rükü'dan kalkıldığında elleri ya kulak yumuşaklarına, ya da omuz seviyesine kadar kaldırmak müstehabdır. Çünkü Resûlüllah (a.s.) Efendimiz bazan kulak yumuşağına, bazan da omuz seviyesine kadar ellerini kaldırmıştır. O halde namaz kılan kimse belirtilen yerlerde ellerini iki seviyeden birine göre kaldırmakta serbesttir. Ancak el-Esrem diyor ki:
"İmam Ahmed'e sordum, eller nereye kadar kaldırılsın? O şöyle cevap verdi: Ben iki omuz seviyesine kadar kaldırmak hakkındaki İbn Ömer rivayetini seçiyorum. Kulak seviyesine kadar kaldırmak da güzel bir şeydir. Ne var k, omuz seviyesine kadar kaldırmak hakkındaki rivayetler daha çoktur.[49]
d) Mâlikîlere göre:
Namaza başlarken "ihram tekbîri"ni getirirken elleri omuz seviyesine kadar kaldırmak menduptur. Başka yerlerde kaldırmak mekrûhtur. Elleri kaldırırken iç kısmı yere, üst kısmı göğe yönelik bir vaziyette tutulur. Meşhur olan da budur.[50]
Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller:
Ebû Cafer et-Tahâvî, tekbîr getirirken ellerin kaldırılmasıyla ilgili rivayetleri tesbit ederek şöyle belirlemiştir: Ellerin omuz seviyesine kadar kaldırılması hakkında 6, kulak yumuşağı seviyesine kadar kaldırılması hakkında 4-5 rivayet naklettikten sonra Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in soğuk günlerde omuzlarına kadar, normal günlerde kulak yumuşaklarına kadar kaldırıldığını iddia edenlerin ve üzerindeki elbisenin durumuna göre de ellerini kaldırmasının farklı olduğunu ileri sürenlerin görüşlerinin isabetli olup olmadığı üzerinde durmuş ve sonra da İbn Ömer (r.a.) hadîsini esas kabul edip çoğu sahih rivayetlerin o anlamda varit olduğuna dikkatleri çekerek Hanefi imamlarının ictihadını benimsediğini ortaya koymuştur.[51]
Bu durumda Tahavî'nin naklettiği hadîsleri kitabımıza almaya gerek görmedik.
Zeylâî, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in tekbîr getirirken ellerini omuz seviyesine kadar kaldırdığıyla ilgili İbn Ömer, Ebû Humayd es-Sâidî ve Ali b. Ebû Tâlib hadîslerini naklettikten sonra Şeyh Takıyüddin'in el-İmam adlı eserinde İbn Münzir'den naklen şöyle dediğini belirtiyor:
"İlim ehlinden kiç kimse Resûlüllah (a.s.) Efendimizin iftitah tekbirinde ellerini kaldırdığı hakkında muhalif görüş ortaya koymamıştır."[52] Farklı tesbit ve görüş ise, ellerinin omuz seviyesine kadar mı, yoksa kulak yumuşağına kadar mı olduğunda ve bir de rukü'a gidildiğinde ve rükû'dan kalkıldığında, iki secde yapılıp ayağa kalkıldığında ellerin kaldırılıp kaldırılmayacağında ortaya çıkmıştır.
584 nolu Ebû Hüreyre hadîsinin isnadının sıhhati üzerinde kimse şüphe izhar etmemiştir. Çünkü Ebû Dâvud onu Müseddid'den, Nesâî Amir b. Ali'den rivayet etmiştir ki, bu iki zat da onu Yahya el-Kattan'dan o da İbn Ebî Zi'b'den rivayet etmiştir. Bunların hepsi de hadîs imamlarının imamları sayılırlar.
Bu hadîsle istidlal eden İbn Hazım, İbn Münzir, İbn Sübkî Evzaî, Buharî'nin şeyhi el-Humeydî ve İbn Huzayme iftitah tekbirinde elleri kaldırmanın vâcib olduğunu söylemişlerdir. Kadı Hüseyn'in İmam Ahmed b. Hanbel'den yatığı rivayete göre, o da bunun vücübuna kail olmuştur.[53] Ebû Hanîfe'den yapılan rivayette ise, tekbir getirirken ellerini kaldırmayanın günahkâr olacağı belirtilmiştir. Kaffal'ın Ahmed b. Yesar'dan yaptığı rivayete göre, iftitah tekbirinde elleri kaldırmanın vâcib olduğu, kaldırmayanın namazının sahih
olmayacağı ifade edilmiştir ki bu tamamiyle Ahmed b. Yesar'ın görüş ve ictihadıdır. Çünkü bu hususta kesin bir delil ortaya koymak mümkün değildir.
585 nolu Vâil b. Hücür hadîsini aynı zamanda Beyhakî, Abdurrahman b. Amir tarikıyla Vâil'den rivayet etmiştir. Ahmed b. Hanben ile Ebû Dâvud aynı hadîsi Abdulcebbar b. Vâil tarikıyla rivayet etmişlerdir. el-Münzirî ise, bu hadîsi, Abdulcebbar babasından işitmemiştir ve onun aile durumu meçhuldür, demiştir.[54]
586 nolu hadîsi, Beyhakî şu fazlalıkla tahrîc etmiştir:
"Resûlüllah'ın (a.s.) bu namazı (kıldığı namazdaki fiilleri) Allah'a kavuşuncaya kadar hep devam etti."
İbn Medenî diyor ki:
"Halktan bu hadisi duyan herkesin aynı şekilde amel etmesi gerekir. Çünkü hadîsin isnadında hiçbir şüphe ve ta'n yoktur. Nitekim İmam Buhari bu mesele hakkında tek başına bir cüz tasnif etmiş ve onda el-Hasen, Humayr b. Hilâl'dan şunu nakletmiştir: Ashab-ı kiram hep öyle amel ederlerdi, yani üç yerde ellerini kaldırırlardı. el-Hasen bunu söylerken ashabdan hiç birini istisna etmemiştir. Nitekim el-Mervezî diyor ki:
"İslâm ülkelerindeki ilim adamları bu üç yerde elleri kaldırmanın meşruiyetinde icma, etmişlerdir, ancak Küfe âlimleri müstesna. İmam Mâlik'ten ise, sadece İbn Kasım, rükû'a varılırken ve rükû'dan kalkılırken ellerinin kaldırılmaması hususunu rivayet etmiştir."
Böylece İmam Şafiî ve İmam Ahmed b. Hanbel, sözü edilen üç yerde ellerin kaldırılmasının müstehab olduğuna kail olmuşlardır ki ashab-ı kiramdan da bu görüşte olanlar hayli çoktur. Ayrıca İmam Şafiî, birinci teşehhüdden kalkıldığında, yani ikinci rekâtten üçüncü rekate kalkıldığı zaman da elleri kaldırmanın müstehab olduğunu söylemiştir.[55]
587 nolu Nâfi' hadîsi hakkında Ebu Dâvud şöyle demiştir:
"Râvilerinin hepsi sıka (güvenilir) dir." Ancak Darekutnî bu hadîsin merfu' ve mevkuf olduğu üzerinde durmuş ve el-Ilel adlı eserinde buna geniş yer vermiştir. Ancak hadîsin sıhhatına delâlet eden birçok şevahid mevcuttur. Böylece ilgili hadîs, namazda dört yerde elleri kaldırmanın meşruiyetine delâlet etmektedir. Nitekim İmam Şafiî ile İmam Mâlik de ictihat ve görüşlerini ortaya koyarken bu rivayeti dikkate almışlardır.
588 nolu Ali b. Ebî Tâlib hadîsini Ahmed b. Hanbel sahihlemiştir. Bu da dört yerde elleri kaldırmanın meşruiyetine delâlet eden sahîh hadîslerden biridir.
Müctehitler bu hadîslere dayanarak elleri kaldırma hususunda kadınla erkek arasında bir fark olmadığını belirtmişlerdir, ancak İmam Ebu Hanîfe ikisi arasında bir ayrım yaparak şöyle demiştir: Erkekler, ellerini kulaklarına kadar kadınlar ise omuzlarına kadar kaldırırlar. İmam Ebu Hanîfe kulaklara kaldırma meselesini 589, 590 nolu' hadîsleri de dikkate alarak ortaya koymuştur.
591 nolu Ebu Humayd hadîsini aynı zamanda İbn Hibban da tahrîc etmiştir. et-Tahavî ise bu hadîsin malûl olduğunu belirterek şöyle demiştir:
"Zira râvilerden Muhammed b. Ata', Ebu Katade'ye ulaşmamıştır."[56]
Oysa İmam Buharî onun kesinlikle Ebu Humayd'den işittiğini belirtmiştir. Çünkü Ebu Katade'nin hicrî 54. yılda vefat ettiği söylenir ki, bu durumda Muhammed'in ona ulaştığı muhakkaktır. Yapılan tesbitlere göre, Muhammed b. Amir ise hicrî 120 yılında 80 yaşında iken vefat etmiştir.
Çıkarılan Hükümler:
1- Namaza başlarken iftitan tekbiri getirince elleri kaldırmak kimine göre sünnet, kimine göre vâcibdir. Çünkü Resûlüllah’ın (a.s.) bunu terkettiği tesbit edilememiştir.
2- Rükû'a varılırken, rükû'dan kalkılırken ve bir de üçüncü rekâta kalkıldığında elleri kaldırmak müstehabdır.
İmam Ebû Hanîfe ve arkadaşlarına göre, kaldırılmaz, sadece İftitah tekbirinde kaldırılır. İmam Mâlik'e göre de öyle... İmam Şafiî ve İmam Ahmed'e göre belirtilen yerlerde elleri kaldırmak meşru'dür ve müstehabdır.
3- Elleri hem kulak yumuşaklarına kadar, hem omuz seviyesine kadar kaldırmak caizdir. Namaz kılan bunlardan birini tercih edebilir. Nitekim Hanefîler erkekler için kulak yumuşaklarına kadar kaldırmayı, diğer imamlar omuz hizasına kadar kaldırmayı müstehab saymışlar.