Müzmin bir karanlıkta yine virândır özüm
künhünü güneş kılıp doğduğun ândır özüm
Gezginim; nice bin yıl sahralarda yürüdüm
gözlerinde baharı arayan candır özüm
Müptelâdır gemiler benim denizlerime
ellerinde her türlü derde dermandır özüm
Yine esmeli rüzgâr sana baktığım yerden
ebedi bir sevdaya inen fermandır özüm
Renklerini yakalarsa bir gün ebemkuşağı
gam düşen her yürekte ağlayan kandır özüm
İşaret parmağımdan süzülür toprağa su
devleri mahkûm eden ulu hâkandır özüm
Kuşlar mı getiriyor ayrılığı öteden
kalbini hayalinle her gün yakandır özüm
Neredeydin;gözlerim zindanımdı sen yokken
tâc eyledin ruhunu başıma;handır özüm
İçimden âb-ı hayat akıyor;şimdi varsın
tüy gibi hafif bende,sende cihandır özüm
Aynalar hiç görmedi ben kimim,bendeki kim
ateş yaksa ne olur;tende nihândır özüm
Geçmişim en vefasız köprüsünden hayatın
ölümü dâre çeken kutlu beyândır özüm
Nihâyetinde meftûn oluyor aşka ölüm
yönümü anlayamaz ,bilmez ne yandır özüm
İçmişim bin bir türlü zehrini çiçeklerin
Hiç sormam devâ nedir; hüzne isyandır özüm
İsmini burçlarına yazmışım düşlerimin
özün gülzârım olmaz ise,ziyândır özüm
Vakti gelmiştir feda etmenin yıldızları
tanyerinde gülümser,gökte âyândır özüm
Berekettir fukara ülkesinde izlerin
ömrünü ömrüme sun,gül ki,şâyândır özüm
Tükendi hâtıralar dergâhında kıvılcım
külünü her yangına köle sayandır özüm
Nasıl düşer bir gülün çehresine âh ü zâr
duy ki,bütün sesleri sende duyandır özüm
Ülfetinle esrarı çözülüyor kalbimin
susturur ihâneti, kahra kıyandır özüm
Eskidi odaların duvarında yalnızlık
çerâğ oldu bahtına aşkın; civândır özüm
İklim seni soruyor yemyeşil bahçelerden
mevsim yazdı şi’rini sana; divândır özüm
Lügatinden çıkarsan bile bir gün adımı
tarihe gömsen bile, yola revandır özüm
Nurullah Genç
Dilerim derdim affıma vesile olur..
Yürüyorsam düşe kalka, bil ki ısrarımdan..