Her salı saat 20:00 da canlı yayın sohbetleri.

Alpi abi Risale-i Nur'u tetkik ettin sanırım. Benim risale'yi inceleme fırsatım olmadı. Günümüzde bu çeşit gruplar türedi.Bu cemiyetler kelam ilmini Risale'den yansıtmışlar fakat velayet-i kübra'ya gark oldurlar mı sizce? Yani bu topluluklara katılanlar manevi alanda terakki edebilirler mi? Siz ne düşünüyorsunuz?

Aynen katılıyorum..

Bu insanlar ilmi olmayan, manevi yönleri güçlü olmayan ama gönlünde bu unsurları taşıyan, İslam'ın hak ve hakikat olduğuna inanan bu hak ve hakikatlerin her yere ulaştırılması gerektiğine inanan, bu inanç ile hareket eden birkaç gençlerdir.

Bu gençlerin yaptıklarında, işlediklerinde, konuştuklarında, dualarında, sözlerinde ben şimdiye kadar bariz hatalar, günahlar ve yanlışlar görmedim. Bu onların hak olduklarına bir delildir.

Samimi olduklarına inanıyorum. Popülerlikleri (sürekli göz önünde bulunmaları) sebebi ile samimiyetlerini yitirmelerinden ciddi korkuyorum. Bu konuda Allah Teala onlara yardım etsin.

Onları değerlendirirken bulundukları ortam ve çevrelerindeki şahısları dikkate alarak değerlendirmek gerekir. Mersin, İzmir gibi yerlerde yaşayanlar hakkında malumatınız vardır. Bu insanlara "Sordum sarı çiçeğe", "Dem bu Dem bu" gibi ilahileri dinleterek eğlendiremezsiniz, çekici olamazsınız. Ama bu gençler "İslami Rap" adını verdikleri türden müzikleri yaparak kendilerini dinletip çevrelerindeki insanları etkileyebiliyorlar. Giyindikleri kıyafetler ve konuşma tarzlarıyla da çevrelerindeki insanlardan kopmuyorlar. İnsanlar kendileri gibi yaşayan insanlardaki değişimlerden etkilenirler. Mesela; arabistandan gelmiş iki avuç sakallı ve entari giyinmiş birinin bir Mersin'liyi etkileyemeyeceğini hepimiz biliyoruz.

İslam aleminde Müslümanların bazıları Hz.İbrahim gibi bazıları da ateşe su taşıyan karınca misali gibidir(safım belli olsun). Müslümanları, bu ikisi ve arasında kalanlar olarak değerlendirmeli. Bazıları sadece kalabalık yapar, safını belli eder , bazıları Hz. İbrahim gibi önderimizdir ve bazıları da elden ne gelirse hesabı bir hareket halindedir. Özellikle hareket halinde olanları eleştirirken çok hassas olunmalı ki şevkleri kırılmasın, hatta taktir edilmeli ki şevke gelsinler.

Katılıyorum bu konuda. Özellikle bazı şehirlerimizde bu cemiyetlerin olması çok önemli ancak bu işler en iyi basiret üzere yapılır. Sizin şayet maneviyatsız bir cemiyetiniz var ise tabi bilemiyorum nasıl bir cemiyet eksik bir çağırma olacağını düşünüyorum. Kaynağım da Muhyiddin-i Arabi Hazretleri. Tabi şu şekilde yapabiliriz kelam ilmini birleştiririz. Muhyiddin-i Ekber-i, Mevlanav-i gibi cemiyetler de açılır. Onların eserleri de tetebbu edilir açıklanır. Aynı cemiyette iki kanal ortaya çıkar. Hem zahiri/ hem de manevi. Tıpki Osmanlıda hem medrese ilimlerinin hem de irfan ilimlerinin birleştirildiği gibi. Neden sadece Risale-i Nur mektepleri açılıyor. Bence sorulması gereken en önemli sorulardan biri bu.

Bir gün Muhyiddin-i Arabi Hazretleri rüyasında bin tane manevi oğlu olduğunu görüyor. Bu şu demek; kendisi vefat etse bile irfan damarı manen akmaya devam edecektir. Misal; eserleri aracılığı ile. Bunlar "Kuran Mührü" kitabında geçiyor. Kitaplarını şerh edenlere yönelik yardımları da...

Başsız kabak gibi bir tekerleme söz ile
Yunusleyin Niyâzî irfânı arzularsın

Yani irfanı arzuluyorsan Yunus gibi olmalısın. Muhyiddin gibi olmalısın. Tekerleme yapmamalı. Bediüzzaman olmak istiyorsan, onun açtığı yolda gitmek istiyorsan onun gibi olmalısın. Ehl-i hakikat olmalısın. Çırak/Usta ilişkisine uyarlarsak çırağın eninde sonunda ustaya yaklaşması gerekiyor bize göre...

bazı videolarını izlemişdim güzel ve etkileyici bir uslupla anlatıyorlar