You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

GÖKYÜZÜMSÜN SEN!

GÖKYÜZÜMSÜN SEN!

Profesör
GÖKYÜZÜMSÜN SEN!
Sen benim gökyüzümsün ey can!

İçinde gezip tozduğum, hâlden hâle geçtiğim. Kendimden geçip Sen’de karar kıldığım.

Ne vakit arzın soluk kesen, can yakan durumlarına düşsem başımı gönül semasına kaldırırım.

Yıldızlarınla söyleşirim.

Ne çok şey konuşuruz ah, ne çok şey!

Gökyüzümün her bir yıldızı âdeta sıraya girer ve hepsiyle başka bir melodinin nağmeleri arasında

sonsuz bir yolculuğa çıkarım.

İçten içe bir yolculuk bu...

İçeriden bir yolculuk... Özel, mahrem...

Dış âlemden bir kıymık miktarı bile varlık taşınmaz buraya! Zira afaktan enfüse, dıştan içe bir seyir

hâlidir yaşanan!

Yanımıza sadece gönlümüzü alırız bu yolculukta.

Ağırlıkları arza bırakırız.

O, oraya aittir. Oranın malıdır. Gökyüzünün malzemesi göksel olur, arzî olanı, arızî olanı alamayız

yanımıza!

Gerek de yok zaten!

...

Gökyüzümsün Sen, dua dua dudak kıpırdayışım!

Gökyüzümsün Sen, ne yandan baksam San’a yönelebildiğim, hangi cihetten nazar etsem aynı

berraklıkta görebildiğim!

Gökyüzümsün Sen, kimi zaman kömür karası gözlerinin içinde “Kara kara taş” gibi yandığım!

Gökyüzümsün Sen, kimi zaman güneş kızıllığında ve sarılığındaki saçlarına salıncaklar kurup keyfimce

sallanıp ve kıvrımlarına kendimi doladığım.

Ve hiç inmek istemediğim!

Gökyüzümsün Sen, aydınlığında ışıdığım, sıcaklığında kırk imbikten damıtıp çay niyetine aşk

demlediğim!

Gökyüzümsün Sen, her çiçekte sevda yaprakları açan.

Gökyüzümsün Sen, ayaklarımı deniz serinliğinde içine sokup derinden de derin düşüncelere daldığım.

Gökyüzümsün Sen, ayında mehtaba çıktığım, denizinde yakamoz yakamoz göz kırptığım.

Gökyüzümsün Sen; asi rüzgârlarla dal budak demeden estiğim ve ardından durularak yüreğine kıvrılıp

sükûn bulduğum.

Gökyüzümsün Sen, kimi zaman mahcubiyetle ve günahlarımın pişmanlığı ile damla damla yere

yağdığım.

Gökyüzümsün Sen, yeniden ve yeniden bitip tükenmeden buharlaşarak ağdığım.

Gökyüzümsün Sen, Kehkeşan misali pırıl pırıl ve ürperten ihtişamına sığınıp rengârenk olduğum.

Gökyüzümsün Sen, içinde kalbe atılan sevda oklarını maşukuna taşıyan.

...

Bilir misin sevdiğim, o gönül göğünde ne haller yaşanır? Nasıl yaşanır?

Bilir misin, Sen’den Sana dolup dolup taşmalarımın nedenini, niçinini, nasılını?

Bilir misin, seraptan hakikate dönüşlerimi?

Bilir misin, avuç içlerini öpüşlerimde bir damla terine nasıl da sığdığımı, merdane gelip mestane

gittiğimi?

Bilir misin, Seninle sezdiğimi, Seninle duyduğumu, Seninle yağdığımı kendime?

Bilir misin, gündüzüme çöreklenen karanlıkları seninle kovduğumu?

Bilir misin, uçurumları, korkutucu yarları Seninle yâre dönüştürdüğümü?

Bilir misin, zülfünün kemendinde gönüllü can verişimi?

...

Bilirsin elbet. Bilirsin. Bilmemek olur mu hiç?

Senden ayrı olmadığımı, Sen’den Sana dönüşlerimi, eşiğinde can sunduğumu...

Can sunup canân aldığımı!

Bilirsin!

Bilmemek olmaz!


Uğur İlyas Canbolat

*
Göz sayesinde görüyor olsaydın gece uyurken rüya göremezdin.
Demek ki görmüyorsun, sana gösteriliyor.
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.