...
Muhatabımın alanı dar diye niye kendimi pişmanlıklara gark edeyim ki? Güneş, yaydığı ışınların bir kısmı boşuna, o nankör boşluğa gidiyor; yalnızca küçük bir kısmı onları geri yansıtan gezegene isabet ediyor diye hiçbir zaman dertlenmez. Bırakın büyüklüğünüz çiğ ve soğuk dostunuzu eğitsin. Denginiz değilse derhal yok olacaktır. Oysa siz kendi ışığınızla büyüyecek, artık kurbağaların, solucanların dengi olmayacaksınız, gökkubbenin tanrısıyla birlikte semada süzülüp tutuşacaksınız. Karşılıksız sevmenin insanı küçük düşüreceğine inanılır. Oysa yüce olanlar görecektir, gerçek sevgi karşılıksız kalmaz. Gerçek sevgi; değersiz nesneleri aşar, sonsuz olanda dinlenip demlenir, aradaki zayıf maske un ufak olduğunda ise, kederlenmez, aksine sırtındaki yükten kurtulduğunu, bağımsızlığından daha da emin olduğunu hisseder. Elbette ilişkiye bir nevi ihanet etmeden bütün bu sözleri sarf etmek hiç de kolay bir şey değildir. Dostluğun özünde birlik, tam bir yüce gönüllülük ve güven vardır. Şüpheye ya da zaafa yer bırakmamalıdır. Dostluk, nesnesine bir Tanrı'ymış gibi davranır, Tanrı da her ikisini yüceltir. /Emerson- İnsanın Görkemi